30 Nisan, 2019

Can kus

Kanat acip geldin mi can kus?
Ayazda kaldin da dondun mu,
Cama  dönüp durdun mu,
Can'a dönüp sordun mu?
Yumdugun yetti, artik o gozler acila

Avaz avaz uctugun yerlerde,
Can atip kactigin ellerde,
Heves olup actigin gullerde,
Ol nefesle soldun bedende.
Simdi seni avuc icinde kim tuta?

Kirmadan kolun kanadin
Yuksekten dusup ayildin,
Arindin hep-ahenk sirmadan
Giyindin bila-renk hirkadan.
Pur-i pak o avuc ki simdi icinde can yata.

Collere mi dusesin can kus?
Asik mi olasin cam kus?
Artik tende hayir yok,
Yuru atesine ki isinasin cankus.


10 Mayıs, 2018

Tezgah

Olumden ote koy yok derler. Dogrudur da, olmusla olmuse care yok.. Ama taa icinden olmek var bi de... Kalbinin ucrasindaki o atardamari sondurmek. Insanlari, ozellikle en sevdiklerini daha cok sevmekten korkmak. Ya bi gun onlar da -cok zamansiz- gidiverirlerse, sacma bi hastalik bi kac ayda nefeslerini keserse diye daha cok sevmemeyi ve alismamayi istemek icten ice. Ya bi gun onu - cok zamansiz- yariyolda birakirsam diyerek,evladinin bile sana o kadar da cok baglanmamasini ummak... Ve tabi daha bunlar aklindan gecerken bile, kendi kendine sacmalama be diye bagirmak. Butun bu acayip hislerle yasamaya calismak, hissettirmeden, korkutmadan. Devamli hareket halinde kalarak, aklini mesgul tutarak dusunmemeye calismak, ruhunun alt katlarina inmeden , ustten ustten yasamak... Yine de durup dusunmesem dusunmediklerime ayip, dusunsem kalbime yazik gibi.. Yine ortadayim, apacik ortada, hicbir gozun goremeyecegi kadar ortada...Bi kapali kutuda savasiyorum, kutu ortada.
Herkesin var bi derdi; kiminin kedisi oluyor, kiminin yolunu gozledigi gelmiyor, kiminin aksi dev aynasinda, kiminin varlik icinde esamesi okunmuyor, kimi yoktan var etme derdinde.. Herkesin yanan atesi baska. Benim derdim salonumda duran o resim...
Gozgoze geliyoruz her baktigimda. Saniyeler icinde bir hayat geciyor icimden. Kisacik gulusler, taklitler, yemekler, dogumgunleri, kutlamalar, odevler, gosteriler, Grey Flannel, kaleci eldivenleri, raki kadehleri, kulaklar, coraplar, peceteler, terlikler, maclar, takim elbiseler, joleler, dokunulmasi yasak saclar..
S A C L A R....
Hepsi resmin onunden gectigim 3 saniyede geliyor aklima. 3 saniye yuruyorum ve kalbime bir bicak saplaniyor. Fiziksel bir aci. Elimi kalbime bastiriyorum, derin bir nefes, var gucumle yutkunuyorum ve yuruyup geciyorum. Yok olusu yutkunarak bertaraf edebilen bi tek ben varim zaar. 1 saniye daha uzun surse o son adim dagilabilirim, saatlerce aglayabilirim... ama olmaz...ortam musait degil. yuruyup gecmem lazim.
Artik hayat boyle akiyor. Akmasi gerektigi icin. Ne kadar hizli akarsa o kadar az hissedicem kalbimdeki bicagi sanki. Kalbinde bicakla da yasamaya alisiyor da insan, herseyin tadi kacti...
Cok sevdigin birinin nefesi sonunce 40 mum yanarmis insanin icinde, sonra her gun biri sonermis. 40. mum sonsuza kadar yanar, sana o nefesi hatirlatirmis. Acin hafifler, isyanin dinermis. Kac kirk oldu bilmiyorum, saymiyorum ama fener alaylari geciyor icimden.  Sonecegine harlaniyor mumlarim. Alev alev icerisi, yangin var desen bir bardak su bulunmaz. Feristahi gelse o ates sonmeyecek sanki. Mutlaka ki isyancilar yakmis kaleyi icten.  Kalbindeki bicagin yanina koy mumlarini, onlarla da yasa... Kirpiginin ucunda bir damla gozyasi bulundur daima, gulusunun bir kosesi hep kirik olsun. Sesin titreyince yutkun, gecer, ama bi zahmet cabuk olsun
Ne dayanikli insanoglu, nasil duruyor herseyin karsisinda dimdik. Nasil da kaniksayip yana yakila devam ediyor yoluna...
Ne muhtesem bir tezgah...


19 Şubat, 2018

35 Yas icin


Yas 35 baslikli bir yazi yazmayi bekliyorum bi kac senedir…  Yazmayi dusundugum seyler, hissettiklerim cok baskaydi bu 35 yas yazisini yazmayi hayal ederken, simdi hersey bambaska. Yolun yarisi eder mi hakkaten, kivama ulasmis sayilir miyiz, “anlamak” ya da “anlamayi istemek” icin 35 sene yeter  mi bilmem ama ne Taranci icin 35 yari yol etmis, ne de Dante Beatrice’inin ardindan omur boyu arafta kalmis…sanirim iste butun sikinti o araf… ne o taraf, ne bu taraf; hem o taraf, hem bu taraf…

Kalbimde gizlice dans eden seyler vardi yillar yili, her turlu kotuluge gogus geren, sig akillara direnip kendini besleyen, herseyin arkasinda tutmayi becerebildigim, kanitsal ve kagitsal zekayla bagdastirilamaz, beni en iyi taniyan insani bile asirtip avucumda saklayabildigim, benim icin en kiymetli taslardan daha kiymetli bir cevher; Yeter ki kararmasin dedikleri turden..

Aklimi ve gonlumu bir tutup da ikna edebildigim tek sey oydu. Hep sandim ki orda duracak, buyuyerek belki bir zaman, beni samimiyetle ele gecirecek ve gun gibi cikacak ortaya. Iste o zaman baslayacak ustalik: duruluk, berraklik. Oyle olmuyormus… tum bu umitleri besledigin hayat bir anda kolunu kanadini koparip koyuyormus yolun ortasina. Heryer savas alani, her cephe dusmus, nereye donsen gozyasi. Annesinin gozune 30 saniye fazladan baksan gozunden yas degil de kan geliyor. Kalmissin ortasinda bir derin belanin… kipirdanmiyor. Mutlak bir aci, ablukadasin…

 Cok cabuk geciyor dedigin hayat, icindeki sonmez isik, kalbindeki o pirilti, heyecanla ‘hayat acaba benim icin ne guzellikler sakliyor’ dedigin telas yerini daha mat, daha sakin bir bekleyise birakiyormus, neleri  bekledigini bilmemenin korkusuyla, o kesif belirsizlik kokusuyla. Dunyanin basina yikildigi, belki son nefesini verdigin o acayip ana kadar geri sayiyormussun hissi. Muthis bir aci. Sonrasi bos. Sonrasi sil bastan.

Olan bitene ragmen henuz olmamis ve bitmemis onca seyin hatrina ucuruma saldigin aklinin ipini yavas yavas geri cekip yerlestiriyorsun yerine. Sevgi bekleyen, ilgi bekleyen, yasamayi bekleyen suruyle seyin yuzu suyu hurmetine siyrilip o mengeneden tekrar gulumsuyorsun. Yasiyorsun iste, hicbirsey yokmus gibi, canin yanmamis gibi, durup durup en kiymetlilerini kaybetmemis, olum yokmus  gibi yasiyorsun.

 Iste bunlar hep 35 yas. Bu dusup dusup kalkmalar, cigerini sokup yerine takmalar, en bastan baslamalar, isyan ustune isyanlar,hesaplasmalar ve dahi hesapsizliklar hep bu yastan. Durulurum, berraklasirim dedigim yaslarda firtinilar kopartmak  da yukardakinin alamet-i farikasi. Butun taslar yerine oturmaya basliyor sandiginda tas ustunde tas, omuz ustunde bas  koymamak onun politikasi. Huzuru bulmaya yaklastigini dusunurken gogus kafesini ortadan yirtip oylece birakan bir mayin tarlasi. Bugun de basmadiysan mayina ne ala! Hadi bi gun daha! Oyle belirsiz, oyle sonsuz iste. Bir saat sonra da gelebilir ‘beyaz bir bez icre ozgurluk’ sacma bir muz kabugunun marifetiyle, bir  asir da bekleyebilir.” Is ki o arayi doldurasin” denir turlu kitapta, bu icindeki o cevherin isildamasina baglidir. Sevke ve istege baglidir. Havada kalip, arada kalip surunmeyi sevmez. Anlamani ister ve ona dogru yurumeni, kaybedecek lahza, duraksayacak adim yoktur. Anlamali ve yurumelisin. 35 de olsan 75 de olsan yuruyceksin. Anne da olsan, yegen de olsan devam edeceksin. Hepsini katacaksin yanina ve yuruyceksin. Dedemdi diyip durmak, dayimdi diyip yikilmak yok. Anneyim diyip kalkacaksin, birilerinin evladiyim diyip yuruyceksin. Bu yas bunu gerektiriyormus cunku. Ic dunyan alasagi edilmisken dis dunyayi korumak,  icinde kitalar yer degistirirken disarida biseyleri vakar icinde karsilamak, zerafetle hayat oyununa katilmak boynumuzun borcuymus cunku. 20’li yaslardaki gibi carpip kapiyi, yikip dokup cekip gidilmiyomus cunku. Iste, bunlar da hep 35 yas…

Sansli, uzerine titrenmis, sevgiyle beslenmis, bir dedigi iki edilmemis bir cocuk olarak gectigim bu hayattan ben de kendi payima dusen darbeleri yiyerek; gereginde basima inciden tacimi takarak, kimi gun kas goz yarilmis bitap, kimi gun cicek bahceleri  icre ilerliyorum iste.  Bildigim, guvendigim, sirtimi dayadigim bircok sey artik yok. Boylelikle, yaptigim cikarimlar, ogrendiklerim, aklimca dogrulayip icime suzdugum seyler de yok, yok oldu. Simdi ne mi olacak… hadi yeni bastan..yeni dengeler, ip ustunde korumasiz yurumeler..ve yine ve hep o ayni donguler.

Hersey, her an, degisiyor.. her an.. Hayatin adil olmadigini bagira bagira biliyorum. Hakedenin hakettigini yasamadigini buyuk buyuk goruyorum. Oyle pek herkesin kalbinin ekmegini yemedigini de seziyorum ustune ustluk.. Kalp kirmanin bes para etmedigi, vicdanini temiz, icindeki pusulayi keskin tutmanin her tur seyden onemli oldugu, olumden ote koyu, candan gayri soyu olmayan bu anlamasi namumkun, sirazesi kaymis hayatta var olmak. Kendi dongum icinde 17 senede bir yerle yeksan olan dunyami  ayakta tutmak , normale cevirip islevsel hale getirmek asli gorevim. Gorev insaniyim da allahtan…

Bir butun olarak tartip anlam yuklemeye calisinca icinden cikilmicak yerlere suruklendigim halde anlamak, en azindan anlamaya calismak hep yolum. Yolda neler var, neler yok daha, gorucez. Yolun yarisi, ceyregi butunu neresidir onu ancak yukaridaki biliyor herlade ama umudumdur ki bu yol bitince yine sevdiklerimle yuruyebilecegim baska yollar da olsun, kesissin, birlessin, butunlessin guzel ve cicekli ve gunesli ve Fikretli ve Cuneytli bi yerde…  



35 yasim kutlu olsun… bir 35’i daha varsa bu isin, mutlu olsun... 70'lik severiz zira ;)






02 Ekim, 2017

Dayim Cuneyt Kuey'e sevgimle...

Sen benim yaksikli, komik, centilmen, hayat dolu, hep genc, karizmatik, herseyin tadini cikarmayi bilen aslan dayimdin… Goztepemdin, Amerikamdin, Ingilizcemdin. Arkamda dagim, onumde yolumdun. Pazar aksamlari amiral battim, Cumartesi sabahlari Louis De Funes’umdun. Cocuklugum, gencligim, bitmeyen folklor gosterilerim; Bagim, soyum, solugumdun. Hayat boyu takdirini almak, guldurebilmek, yaptiklarimi onaylatmak istedigimdin. Ucmak istedigimde kanadim, kosmak istedigimde bacagimdin. Kucucuk ailemin kocaman kapisiydin. Zirhimdin, ozumdun, butunumdun. Kuey’in hasi! Sen en guzel gulusumdun…
Simdi icimdeki ince sizisin… kalbimdeki derin oyuk, aklimdaki bitik oyunsun. Bikac metre beyaz bez ve daracik cukurumsun artik. Aglamaktan curuyen gozum, korkudan titreyen sesim, bogazimdaki dugumsun. Icimde aglasan, dovunen tum hucrelerimin agitisin. Isyanimsin, kufrumsun artik… devran buysa, boyle donuyorsa nefretimsin… bunca soysuz yasarken seni alana hayretimsin. 1-0 baslayan, 2-0 devam eden macimda yedigim ucuncu golumsun. Durup durup derinlerden cekip cikarmaya calistigim gucumsun. Dusen omzum, egilen basimsin. Agzimdaki o aci tat, canimin yere dusen parcasi, hayalimin en ince kirigisin. Ananemin sonsuza dek evlat acisi, annemin kardessizligisin.
Sen artik arada etrafimda ucan o guzel kelebeksin. Icimde saclarin joleli, en jilet takim elbisenle, en capkin pozunu vermis resimsin. Balkona konan o guzel kumru, birden onumde ucan o sari yaprak sensin. Karsilastigim Saban filmi, mac kazanan Goztepe, dostla serefine icilen iki kadeh rakisin. Can ve Fikretsin artik ogul ogul, ve nefesini ve dahi gozunun ferini alip gittigin Nilufersin.
Belki bi zerresin, belki de evren. ..Bi gun yanina gelmeden bilemiycem… Gozun gozum, sozun sozum olsun o halde bundan boyle. Koyarim seni de kalbimde Fikomun yanindaki yere, oyle yasariz biz de.
Seni cok seviyorum guzel dayim, guzel dağım.. benim en guzel ağım.

11 Mayıs, 2014

anneler, cocuklar ve bugun

Sabahtan beri anneler gunu mesajlarini okuyorum herkesin, kac kere gozlerim doldu bilmiyorum.. Herkes ne cok ne derin seviyo annesini, ne de guzel anlatiyo.. bi de uzulenler var tabi, annesini cennete ugurlamis olanlar.. Ya da benim gibi annesinden uzakta kalanlar. Annen dizinin dibinde degilse isin her daim zor.
Sonra bi de benim gibi anne olmus arkadaslarimin mesajlari, Allah'a binlerce sukur etmeleri, minikleriyle fotograflari... Ne guzel seymis yazilari :) Hediyeler, cicekler... facebook'ta cumbus var :)
 Anne sevilmez mi, sevilir tabi... zaman zaman evlat bile sukut-u hayale ugratir da, anne ugratmaz, anne hep var, yaninda olmasa da var, cennette olsa da var. Elimiz kolumuz, sacimizin teli, kirpigimizin kenari, gulusumuzun kosesi, sevmeyi becerebilen kalbimiz, affetmeyi ogrenen gonlumuz, edebimiz, adabimiz hep ondan gelme, ondan kalma.
Annem Ayse Kuey ve ananem Ayla Kuey, sizi cook seviyorum. Her zaman yanimda, arkamda, kalbimin taa icinde, cigerimin en kosesindesiniz. Uzak dusmus olsak da hep benimlesiniz. Bitanecik dedem ve dayim-yengemle bir, bu hayattaki en buyuk sansimsiniz. Bu isler nasil yuruyor tam olarak bilmiyorum ama, eger dunyaya yeniden gelmek varsa bu alemde, insallah beni size verir yine allah!
Bi kere herseyden once cok guzelsiniz :) Sonra cok tatlisiniz, sizinle saatlerce oturup kahve sigara icip muhabbet etmekten daha guzel sey yok mesela hayatta. Cok komiksiniz, hem cok kirilgan hem de daglar kadar guclusunuz, her derde devasiniz. Biriniz mutfakta pek iyi degil ama Allah da ona baska sanatsal yetenekler vermis, kim oldugunu soylemicem :) Soylesiniz, boylesiniz iste. Herkesin annesi kendine guzel bende iki tane var o yuzden benimkiler daha guzel :)
Isin bir de obur kismi var tabi. Anne olma kismi. Kendi anneni daha cok sevmeni saglayan, "Anne olunca anlarsin" buyurulmus o tatli his. Kendinden bi parca. Evet karninda tasiyorsun falan da sonra hergun daha da agirlasan buyuyen bir sevgiyle kalbinde tasiyorsun asil. Vicdanin oluyor, hem hurriyetin hem esaretin oluyor, ayni anda gucun ve zayifligin oluyor, merhametin, gozyasin oluyor. Celisen ne kadar duygu varsa hayatta hepsini bir bir tattiriyor. Uykusuz kaldigin geceleri de seviyorsun, yuzundeki minik elleri de. Sinir krizlerini de gulerek anlatiyorsun sonradan, ilk "anne" degisini de. Bu zor zanaati icra ettikce ustalasiyor, bilgelesiyorsun.. Ve sonunda farkediyorsun ki hakkaten "Anne olunca" anliyormussun.
Benim Lorenzom bana ilk defa anneler gunu hediyesi yapti minik elleriyle. Bol aglamali, sarilmali bir torenle hediyemi aldim. Hayatimda daha once bu kadar mutlu olmamis olabilirim. Camasir mandallariyla yapilmis uyduruk bir saksinin bu denli buyuk ruhsal firtinalara sebep olabilecegini kim tahmin edebilirdi ki... Annelik iste. ..
Bugun sordum Lorenzo'ya beni seviyor musun diye, hic beklemeden eveet diye bagirdi. SOnra beni neden sevdigini sordum. Sunlari siraladi: Cunku bana arabalar aliyorsun, sonra kamyonlar aliyorsun, aldigin sakizlari cok begeniyorum, sana yaptigim hediyeyi cok begendin, cok iyi bi ascisin, dislerimi fircaliyorsun, beni okula goturuyorsun, isikli ayakkabilar aliyorsun, benimle kosu yarisi yapiyorsun, yatakta bogusuyoruz, gece bana kitap okuyorsun... Evet bunlarin hepsini ben yapiyorum :)... kucuk kafasinda annesini sevmesi icin ne cok sebebi varmis meger. Meger benim bile rutine baglayip artik dusunmeden yaptigim seyler onun icin ne kadar degerliymis.. sayacak baska sey bulamayinca da son soyledigi "Cunku benim annemsin" oldu. Iste aslinda bu bile yeterdi sevilmeye!
Ve iste kendi oglumdan ogrendigimle anneme yaziyorum simdi...
Seni seviyorum cunku benim annemsin... Hicbir sebebe ihtiyacim yok, seni kosulsuz, sebepsiz ve de cok seviyorum. Sebeb-i varligimsin; iste bu kadar basit...
Herkesin anneler gununu kutlarim!

11 Mart, 2014

Ah Berkin...Ah evlat...

  Oglumu ope koklaya uyandirirken utandim bugun, Berkin'in annesinden utandim...boyle ope koklaya buyuttugu bebegini aldilar, mezara koydular..
Evladini vatana kurban etmis analara hep borcluyuz zaten de, cocugu ekmek almaya gonderen annenin cigerini soken pisliklerin gunahini hangi namaz temizleyecek?
Sen yasasaydin sanki kanayan yaralarimiza biraz merhem olacaktin Berkin. Hani cocuktun ya, kucucuktun ya.. Abilerin bir davanin pesinde olduler, bilerek gittiler, sen.. sen ekmek alicaktin ya.. ondan iste..
Ben senin uykuna uyandim bugun. Sokulmekten halsiz kalmis yureklerimiz bir kez daha daglandi.. Gozyasi dokmek artik siradan da, insanin cani acimaya basladi.
Senin icin sokakta herkes simdi. Suan ne kadar kiymetli oldugunu bile farkedecek kadar buyuyemedigin kisacik hayatin icin isyan ediyor on binler. Senin icin gaz yiyorlar, senin icin dayak yiyorlar, eminim cogu sen yasa diye canini vermekten cekinmezdi... Agzindan kopukler cikan canavarlar bugun de birkacini gonderecekler belki yanina.. korkma!
Yetiremedik dualarimizi sana. Naif insanlariz biz.. bir canavar celladin sana dogrulttugu namludan gelen olume dualarla direnmeye calisiriz. Ilacini annen veirir, biz uzaktan duadan zirh oreriz etrafina, ama minik bedenin gelir 16 kiloya dayanir... hepimiz caresiz...
Hangimiz seni hatirlamiycaz ekmek almaya giderken simdi.. Hangimiz oglumuzun 15. yasini kutlarken iste bu yastaydi Berkin'cik demiycez? Hangimiz ananin acisini yureginde hissetmeden bir an gecirecek bundan sonra?
Senin yasinda cocugun maci olur Berkin, folklor gosterisi olur, yarina matematik sinavi olur. Cenazesi olmaz... Annesi portakal soyar, onu yer,  cani ceker dondurma yer, evde kereviz olur ittire kaktira onu yer. Senin yasinda cocugun helvasi yenmez Berkin...
Ellerimiz acip dua ediyoruz, bagiriyoruz, haykiriyoruz adalet diye, insanlik diye, bizi duyan yok... Huzurun terkettigi diyar artik buralar. Vicdanin sukut ettigi saatler bunlar. Iste boyle, bunlar cocuklari da vururlar...
Berkin'in ailesinden gayri, bugun yerinde olmayi katiyen istemeyecegim biri var.. O da Berkin'e isabet eden kapsulu atesleyen namluyu tutan o eller... Allahim, bu dunyada biraz adalet varsa, iste o ellerin sahibini yak bugun. Biliyordur kendini, can aldigini bilmez mi insan, iste o adami rahat uyutma bundan boyle..
Ve sana sesleniyorum.. Butun acilarimizin umursamaz sebebi. Butun bu gunahlarin boynuna ilmek ilmek gectigi adam. Biraz inancin varsa dine, imana, sunu bil ki cehennemin en dibi senin yerin. Vatanimiza kastettin, paramiza kastettin, canimiza kastettin.. Senden daha kotusu var mi cihanda? Sen vicdansizsin, sen hainsin.. Sen Berkin'in katilisin! Allah sana da evlat acisi versin!

31 Aralık, 2013

ilk bira-yeniyil-ninemler

Hayatimda ilk kez bira ictigim gundu, alkolsuz olanindan (ne gerek varsa oyle biraya). Annemler benim gidemeyecegim bir yere gidiyorlardi heralde yilbasi icin beni ninemle kocadedeme biraktilar (Anneannemin annesi ve babasi). Kocadedem askeri pilot, ninem emekli ilkokul ogretmeni. Atmosfer biraz ciddi tabi ama oyle tontonlar ki. E ben de torun cocuguyum, iltifatin, izzet-i ikramin bini bi para. Anane-dede evinde anne ve dayi esliginde buyumus olan bendeniz yasli demiyim de buyuklerle iyi gecinen, onlarin dilinden anlayan, kendini nasil sevdirecegini iyi bilen bir bebeydim :)
Heralde 12-13 yaslarindaydim. Ninem harika bir sofra hazirlamis, sapur supur yiyoruz. Tavuk da ye Oya'cim, pilav da ye Oya'cim(Sanki yemek icin tesvik edilmeye ihtiyacim varmis gibi) Sonra yemek bitti, cerez esliginde televizyon seyretmeye basladik. Yaninda gazoz! En bi sevdigim :)
 Televizyon, simdiki televizyonlardan 5-6 tane arka arkaya koysan ancak o buyuklukte. Kumandasi falan yok, kanal degistireceksen totoyu kaldirip bi zahmet televizyon kardese kadar yuruyup dugmelere basacaksin. Ama dur bi dakka, kanal degistirmek mi?? Baska kanal yok ki! Yasasin TRT. Sabah Istiklal Marsi ile acilan, butun gun ekseriyetle ajans veren, arada bir muzik ve sanat programlari gosteren aksamda 9 bilemedin 10 dedin mi Istiklal Marsi, gozyaslari ve dualarla(Saka saka, dua falan yoktu) kapanan ve sonrasinda hepimizin belki bi saniye sonra degisir diye uzun uzun , bos bos baktigimiz o rengarenk yuvarlak sey :) Ortasinda rakamlar falan.. Eminim vardir o yuvarlagin bir adi da bilmiyorum ben. Bilmeme de cok luzum yokmus bugun geldigimiz noktada, analogdan cok uzaktayken ;) Hazir televizyonun durumunu anlatiyorken icinde bulundugu "durumu" da betimlemek gerekir diye dusunuyorum. Bu sevgili primitif televizyon (Allahtan siyah beyazdan bi gomlek ustun de ordan azcik kurtariyor karizmayi) zamanin pek kiymetli esyalarindan oldugu ve evdeki coluk cocugun zinhar elini surmemesi gereken bisey oldugu icin ozel bir korumaya muhtacti. Koruma dedigim de, uzerinde uyduruk bir kilidi olan (ki ikinci gobek kuzenim Volkan bu kilidin uyduruklugunu defalarca bir bicak ya da toka marifetiyle kanitlamistir) tahtadan bir kutu. Televizyon koca gobekli bir adam buyuklugunde olunca, onu icine alabilecek tiynette bir kutuyu siz gozunuzun onune getirin artik. Yalniz bu oyle alelade bir kutu degil, televizyonu seyretmek icin actigin kapak tahtadan bir akordeon kapak. Bugun bile gorsem vay anasini diyecegim cinsten enteresan bir mekanizma. Bazen dusunuyorum da, baska milletlerin gelistirdigi teknolojileri korumak ya da kisa yoldan calistirmak icin harcadigimiz caba ve akli o esyalari yapmaya harcayaydik, simdiye fezaya gitmistik, ama yok iste, kanimizda oyle bir girisimci ruh yok. Baskasi yapsin o televizyonu bak ona nasil afilli kutu yapiyoruz ama! :) Sanirim en dokunakli kismini soylemezsen ninemlerin emektar televizyonu ve kutusu bana caglar otesinden kirilir... Tabii ki kutunun uzerinde igne oyasindan bir ortu vardi... :)
O gece yilbasi oldugundan kutunun kilidi erken acildi ve butun gece televizyon seyrettik,artik kestaneler mi kizarmadi, misirlar mi patlamadi.. senlik de senlik.. Ben en son'Uff sikildim beeen " diyip miziklandigimda da sanirim son care olarak al bakalim dedenin birasindan bi yudum dediler :0 Aman Allah, bira ictim, vay anasini sayin seyirciler! Cok igrencti tadi ama olsun, bira ictim! Hala sevmem de birayi, ilk kez icmek 10 numaraydi! Beni memnun etsinler diye yapmadiklari kalmadi.

Henuz milletce ar damarimiz catlamamis oldugundan vucudunun yarisi bile zar zor gorunen o balik eti harika dansozu ( Muhtemelen Nesrin Topkapi) saat tam 12 oldugunda hepi topu iki dk izlemek herkes icin buyuk heyecandi. Utanmak vardi galiba o zaman. Saygi vardi. Coluk cocuk oyle buyuklerinin onunda istedigi gibi hareket edemezdi. Korkudan degil, ayip olur diye degil, oyle hissettigi icin. Saygi gostermek istedigi icin.
herneyse.. o vakitler gecti coktan.. cocuklarimiza aklimizda kalanlari ogretebilirsek ne ala.. Dunya artik baska...
O gece iste, yeniyil partisine beni de goturmedikleri icin annemlere icten ice kizginligimla, ilk kez bira icmenin (alkolsuz olanindan, ne gerek varsa oyle biraya) verdigi heyecanla, ilk birayi ailemdeki en yasli insanlarin evinde iciyor olmamin saskinligiyla yeni bir yila girdim.. Yilin yeni olmasinin ne degistirdigini ne o zaman anladim, ne simdi anliyorum. Coluklu cocuklu olmadan once yilbasi eglenmek icin bir diger bahaneydi sadece, simdi artik o kismi da pek heyecan yaratmadigindan sadece pek degerli astrologlarin engin bilgileriyle sunduklari yillik fallari falan okuyorum... 30 yillik tecrubemle yilin donum noktasinin hayatimi degistircek bisey olmadigini az cok anladigimdan belki.. bu yilbasi isini uzun zamandir savsakliyorum...

Tam da simdi, facebook'tan zaman zaman yaptigi saptamalari ve yorumlariyla beni gulduren, guldururken dusunduren ;p ok kesiyorum tatavayi, universiteden ultra cool dusunceli bir arkadasimin yazdigini buraya yapistirmak istiyorum. Derya'cim, aklini, lafini seveyim!
"Insanlar saçının rengini bile değiştirmek için 3 ay düşünürken, gelişime, değişime, kendinden yeni bir benlik çıkartmak , dönüşmek bu kadar uzak ve korkunç gelirken, hatta bunu yapmaya çabalayanlara uzaylı gibi bakabilirken nasıl oluyorda yalnızca bir tarih değişiminden bu kadar çok şey bekleyebiliyor anlamak zor . ortada adam yok diye sayıklamış 30 sene aşk istiomuş 2014 den, her sabah kahırla öf... pöf gitmiş işe başarı getirsinmiş ona 2014 , 500 liraya ayakkabı almış ama 50 liralık check up a zaman ayıramamış sağlık istermiş yeni senesinden, bi günaydın demek zul gelmiş sabah gördüğüne, barış kardeşlik olsunmuş bu sene ... hangi zaman dilimine ve neye göreyse hatta kimse bu yeni yıl ben de bişiler dileneyim ayıp olmasın , ne de olsa hepimiz 2014 de de yapışmalıyız alışkanlıklarımıza , biz değil 2014 yapsın bize naapıcaksa aman ha ! ..."
 
"...bi günaydın demek zul gelmiş sabah gördüğüne, barış kardeşlik olsunmuş bu sene ... " Biz ne dilesek de oyle boyle bildigini okuyor hayat, o yuzden tabii ki hepinize saglikli, mutlu huzurlu, basarili bir yil diliyorum da.. sabah gordugunuze bi gunaydin demenin zul gelmedigi bir yil olsun diyorum esas... Dunyada baris ve kardeslik oldugunu gormeye omrumuz yetmeyebilir de, etrafimizdakiler bizi hos seda ile hatirlasin en azindan.
Ayni benim tonton kocadedemle ninemi hatirladigim, ilk birami, koca kutulu televizyonu uzerinden yaklasik yirmi sene gectikten sonra andigim gibi... O gunku hislerimi gulumseyerek animsadigim gibi..
Bu yilbasi, ister gecen yildan, ister 20 sene evvelden anilarinizi dusunmeye bikac dakika ayiracaginiz, yeni guzel anilar yaratmak icin sizi mutlu eden insanlarla birlikte oldugunuz bir yilbasi olsun...
 
Gel bakalim 2014! Sana bir sene muhlet, goster marifetini !
 
Bi de kahrolsun baGzi hirsizlar!  
 
 
 
 

29 Kasım, 2013

Sukran Gunu

Kalkip gelip baska kitaya istirak ettigimiz, buranin huyuna suyuna alismaya calistigimiz icin buranin adetlerini de takip ediyoruz tabii olarak.  Bugun gayri muslim kardeslerimizin sukran gunu :) Hindi bayrami, yiyip icip aileyle, esle dostla vakit gecirme zamani. Ayni bizim bayramlar gibi. Nereye gidersen git, hangi dinden milliyetten olursan ol, hayatin karmasasindan cikip, ailene vakit ayirmak, birlikte yiyip icmek bi ihtiyac sanirim. Karmakarisik, sikis tepis, guldur guldur hayatlar icinde bu aileye, ese dosta vakit ayirma isi oyle zor ki, her kultur kendince bir yol gelistirmis bunu yapmak icin. Kimisi Christmas demis, kimi Hanukkah demis , kimi de bayram. Bi takim bilge kisiler bir araya gelin ey ahali, temiz temiz giyinin, ailenizle, sevdiklerinizle oturup uzun uzun yemek yiyin sohbet edin buyurmus. Ne iyi etmis!
Bugunun amaclarindan biri tabi ki bu, digeri ise sukranlarini sunmak. Tesekkur etmek.. Onlara senede bir kez tesekkur etmeleri buyrulmus. Hatirlamalari, dua etmeleri, tesekkur etmeleri gerekiyor bugun. Tanidigim herkes hakkiyla yapiyor bunu. Ne mutlu onlara.
Bizim dinimizde is biraz baska. Sukretmek cok muhim, her an, herseye sukretmek lazim. Din hakkinda cok sey bildigimden, harika bir Musluman oldugumdan falan degil, kalben boyle hissettigim icin ve kucukken dedem oyle ogrettigi icin hep sukrederim ben. Her gun aklima geldikce tesekkur ederim Allah'a. Bana verdikleri, vermedikleri, verir gibi yapip da vermedikleri, vermicek gibi yapip da verdikleri icin :) Cok isteyip de elde edmediklerime isyan ettigim olur, sonra sakinlesir ona da sukrederim. Kadere inanmak, Allah'a inanmak en cok boyle isime yariyor. Benden daha buyuk bir gucun varligina siginmak, adina kader denen onceden onemli noktalari cizilmis seyin icinden gectigimize inanmak bi nebze dindiriyor isyan duygusunu. Herseyin bir sebebi var elbet deyip katlanabilmek ancak boyle mumkun cunku isler istedigin gibi gitmediginde. Evet kendi aczini kabullenip siginmak bu belki ama insanin yetersiz kaldigi konular icin gonlunu, ruhunu bir sekilde ferahlatmasi lazim ve dinler, dualar, tanrilar bunun icin var zannimca. Belkide dinlerin genelde insani kucultup tanriyi yuceltmesinin sebebi de bu guduyu koruklemek. Butun bunlar insanin gonlunu ferah tutmasi, temizlemesi icin oynanan bi oyun. Bile isteye bir teslimiyet. Bu oyunu fazla ciddiye alanlari ise anlamak pek mumkun olmuyor benim icin.
Uzun lafin kisasi, biseylerin hep kutsal bir plana gore ilerledigine inandigin surece sukretmek kolaylasiyor. Sukrettikce aslinda kendi kendine hatirlatiyorsun ne kadar sansli oldugunu. Noel'de cocuklara hazirlatilan aptal wish list'lerdense, sukran gunlerinde sahip olduklari icin sukretmeleri gereken seylerin listesini yazdirmali. Senin karnin hep tokken, acliktan gece uyuyamayan cocuklar var demeli. Sen renk renk cesit cesit kiyafetlerinden secerken her sabah, kimi cocuklar usuyor demeli. Evde oyuncaktan ayak basacak yer kalmamisken tv'de gordugu bir oyuncagi istedi mi cocuk, ona Afrika'da camurdan kendine oyuncak yapip onunla oynayan cocugun resmini gostermeli.
Hep hatirlamali, HER AN... hayatta kalmanin bile bir meziyet oldugu diyarlarin varoldugunu, saglikla yasamanin en buyuk hediye oldugunu hatirlamali. Ayaginda yirtik carikla ulke kurtarmis cocuklarin torunlari oldugumuzu hatirlayip simarikliktan, vurdumduymazliktan uzaklasmali.
Bugun ve hergun sukrediyorum, defalarca.. En cok oglum icin, guzel, dunyalar tatlisi, bitanecik bebegim icin. Sonra beni seven bir ese sahip oldugum icin. Her zaman her nefesimde yanimda hissettigim harika bir ailem oldugu icin.Tatli annem icin. Bizi erken birakip gitmis olsa da Fiko'nun torunu oldugum icin. Allah bana hep muhtesem dostlar verdigi icin. Beni anlayan ve seven insanlar etrafimdan hic eksik olmadigi icin. Kendimce, aklimca hep adaletli, vicdanli, durust, iyi ahlakli, hak yemeyen, iftira etmeyen, esi dostu tarafindan sevilen ve sayilan biri olmaya calisabildigim icin. Acisiyla tatlisiyla bu dunyadan usul usul gectigim icin.. binlerce sukur, tesekkur, sukran...
Dualarim hep sukranlarimin oncusu, sonradan mutesekkir olacagim seylerin duasini soyluyorum hep. Dualarim , isteklerim hep iyilige, guzellige, sagliga.
Dualarim hep en sevdigim insanlara. Hep yanimda olan kalbi kalbime degenlere, uzaktaki cok yakinlarima, cok samimi olmasam da kendimi yakin hissedip sevdiklerime, deli deli taraflariyla kabullenip sevdiklerime, yillar sonra benimle olmamaya karar verdikleri halde yine de sevdiklerime... hepsi var dualarimda. Onlar icin de hep duaci ve sukurcuyum.
Derler ki baskalarinin dualarinda yerin olursa hepsi kabul olurmus... bir baskasi seni, senin icin dua edecek kadar sevdiyse ve senin icin de Allah'a yalvariyorsa senden daha iyisi yokmus...
Dostlarimin, ailemin dualarinda sukurlerinde olmak dilegiyle...
Sukran gununuz kutlu olsun.

17 Haziran, 2013

# Direncocuk


Cocuk bunlar, herseyden habersiz. Onlarin gelecegi icin verilen savastan, onlar ozgurce yasasin diye kaybedilen gozden, koldan, bacaktan, candan habersiz.
Oyle saf, temiz, oyle korkusuz, oyle cikarsiz...
Lorenzo sordu Turkiye t-shirt'unu giydirmeye calisirken, nereye gidiyoruz, bugun bayram mi dedi? Bayramlari kutlarken giydiriyorum cunku hep Turkiye t-shirt'unu. Hayir dedim, bugun sehirdeki Turklerle protestoya gidiyoruz  Travis parka, Turkiye icin iyi bisey yapmaya, destek vermeye gidiyoruz. Yuzunu burusturup, "Protesto mu? " dedi. Evet dedim. "Yani tas atip atesler mi yakicaz?" dedi. Saskinlik icinde yok, hayir dedim. Nereden boyle bisey ogrendigini bilmiyorum. Televizyon seyretmiyor, internette seyrettigim videolari, resimleri gormesine izin vermiyorum, sadece konusulanlari duyuyor.
Sut icer misin diye sordugumda bazen Turkce mi Ingilizce mi cevap verecegini bilemeyip bon bon yuzume bakan, kullandigi dili cogunlukla sadece babasinin ve benim anladigimiz 3 yasindaki oglum protesto-tas atmak- ates yakmak kelimelerini ufacik kafasinda birbirine baglamis bile. Sonra polis'in kim oldugunu bildigini de ogrendim... Ben ona hayir, biz bariscil insanlariz, sadece demokrasi istiyoruz, bariscil bir protesto yapicaz dedigimde "Evet kotu seyler yaparsak polis bizi alip goturur ve dover" dedi. Evet oglum dedim, yutkundum...
Oglumun bu yasta boyle kavramlari ogrenmek zorunda kalmasina mi yanayim, polisin bizi korumak icin varoldugunu bilmesine ve fakat tam da bu gunlerde gordugumuz gerceklerle onun minik aklinin basa cikamayacak temizlikte olmasina mi yanayim?
Yine de ideal bi duzende olmasi gerkenleri anlattim ona. Polis bizi korur, kotuluk yapan insanlari yakalayip ceza almalarini saglar, iyi insanlara hic birsey yapmaz dedim. Daha da ne diyecegimi bilemedim.
Turkiye bir hukuk devletidir aslinda ama adalet yerle yeksan, avukatlari surukleye surukleye goturduler diyemedim.
Annenin dunya iyisi arkadaslari suan dayak yiyor muhtemelen bir kosede diyemedim.
Biber gazi diye bisey var, insanlara onunla ates ediyorlar, yaraliyorlar diyemedim.
Birileri var, genclige, Ataturk'e , guzel olan herseye dusman diyemedim.
Turkiye'de olsaydik annen de o dayaklari gazlari yicekti muhtemelen diyemedim.
Icimin nasil kan agladigini bilmeden, uzaktan , hele hele ordan ne konusuyorsun diyenler oldu diyemedim...
 Gozumun onune olduresiye tekmelenen yere yatip yuzunu korumaya calisan cocuk geldi. Sacindan suruklenen genc kiz, tazyikli suyla dibindeki adami yerden yere carpan toma, insanlara nisan alip gaz kapsulu atesleyen cevikler geldi. Doktorlara kelepce vuran vatan evlatlari. Gozumuzun icine baka baka yalan konusan valiler geldi.

 Vatan haini denen gencler, vatan haini denen polisler.. hainler birbirine karisti, kimse bilemedi, halbuki hain tekti. O da biz degildik, orasi kesindi...

Sonra yaralanan bi kizi kucaginda ambulansa yetistiren o genc polisi getirdim gozumun onune zorlayarak kendimi. Kendi maskesini cikarip bi teyzeye soluk aldirmaya calisan bir diger polis, gozu donmus meslektasinin elinden aldigi protestocuya hadi kocum kusura bakma diye gonderen oburu.  Hepsi oyle degil dedim, emir kulu onlar da dedim kendi kendime. Zor dedim, ama dedim..
 Biseylere inanmak zorundayim, iyiligin varligina, "oteki"nin de iyi olabilecegine inanmak zorundayim...

Tam bunlar gecerken aklimdan, iyilik icin kucuk bi umut, bi sahit ararken, bu asagida linkini verdigim video cikti karsima. Iyilik kimde gordum, hissettim. Onlar icin direnmeli dedim...
Polisi, genci, yaslisi, ogrencisi, isadami, doktoru, politikacisi, basbakani bu sabiler icin direnmeli. Birbirine karsi degil, birbirine ragmen. Yok ederek degil, birbirini var ederek...
Kefenimizi giydik yola cikmadan diyerek degil, yasamak icin ciktik bu yola diyerek...

Gorecekler seni, anlayacaklar, koruyacaklar... Direncocuk

https://www.facebook.com/photo.php?v=408712065910589

30 Mart, 2013

Izmir bugun seni cok ozledim iste

Bi anda deniz kokusu geldi sanki burnuma. Vapurla Karsiyaka'ya gecmisim, vapurdan karaya uzattiklari egreti tahtadan suya dusmiyim diye, yine egreti baglanmis halata tutunup atlayivermisim. Goztepe'ye karsi taraftan bakmak daha guzel diye suyun obur tarafindan sari kirmizinin seyrine dalmisim. Konak iskelesinden kalktimi vapur , karadan uzaklastikca bizim apartmani bulmaya calismis, yolda martilari gevrekle beslemisim, bi de ustune cay icmisim, pistir simdi bu bardaklar diye diye. Carsida doner, 06'da pasta yiyip, burasi da guzel be ama ben bizim tarafa doneyim diyip atlamisim vapura yine.
Aksam olmus Alsancak'ta. Herkes guzel, hersey parlak, Izmir bu; Hem dingin hem manyak. Gul Sokaga dogru yurumusum sanki, kirik kaldirim taslarinin kenarina basip kendi kendime su sicratmisim. Guzel bi kufur sallamisim kendime. Sonra karnim acikmis girmisim bi kafeye her masada bi tanidik, masa bulup oturana kadar bi saat gecmis, bi oturmusum masaya, en sevdigim salata onumde bile, allahtan kafenin sahibi de tanidik. Takiben Reyhan'in beyaz cikolatali bademli pastasi dusmus aklima, gitmis bakmisim icabina.
Rakiya gecmisim sonra, en guzel dost meclisiyle. En cok kizlar icmis, kimse sasirmamis. Kizlar daha cok icebilsin diye kocalar araba kullanmis. Cikmisiz rakidan, komurde sandvic'e dusmusuz. Birer ikiser goturmus herkes. Sonra arabalari bulmaya koyulmusuz. Konc'un onundeki durak full, bir onceki duraktan binenler oturabilmis sukur...
Ertesi sabah gec uyanmis Izmir her gunku gibi. Once balkonlar yikanmis, ayilana kadar bi kac boyoz ve gevrek goturmus sonra hadi demis Cesme'ye. Atlamisim suya, bi yuzmusum bi yuzmusum, Aya Yorgi yorgun dusmus. O yorgunlukla Sevki'ye kosmus. Sonra bi gelmisim eve yikanip paklanip, suslenip puslenip daha saclarim kurumadan paldir kuldur inmisim merdivenlerden. Annem, kizim yemek hazir, yiyip oyle gidin bari demis , lo lo lo yapip kacivermisim kapidan. Balikciya gitmisim levregin hatrini sormaya bi acmisiz Yesil Efe'yi...sonrasi flu tabi. :)
Kizarmis ekmege uyanmisim sabah, ustunde sakiz receli. Ve Yunan'a giden yolcu gemileri...
Tam bugun Izmir dusmus aklima... Bir resim yetiyor bazen gogsunu yirtip kalbini yerinden cikarmaya.
 Kordon'da bi bardak cay icsem hersey duzelicek sanki. Bi 169 gecse onumden tika basa ya da gece Alsancak'ta iki travesti bagirsa cagirsa kendime gelicem. Sortan Pastanesinin isigi kalsa en son Mithatpasa'da, o da sonunce evdeki herkes yatsa rahat edicem.
Bi taksiye binip Alsancaga desem dogru yere gidicem.
Icindekilerden cok Izmir'in kendisini ozledim bugun. Denizini, guzelini, caddesini, yagmurunu, nesesini, gulen yuzunu, acik gozunu...
Hani atip tutuyorlar ya, yok cigdemdi, kumruydu, klorakti, guzel kiziydi diye. Izmir oyle Izmir'linin huyunu suyunu anlatmakla akis bulmaz baska bir akilda. Su yukarda soylediklerimi anladiysaniz, gozunuzde canlandiysa yazdiklarim, burnunuza iyot kokusu geldiyse hafiften,
o zaman Izmir'lisiniz iste...
O zaman biz neden boyleyiz anlarsiniz iste...
Izmir, bugun seni cok ozledim iste...